Bir fikrin varsa ve bunu hayata geçirmek istiyorsan ilk adım aslında çoktan atılmış demektir. Ama sadece iyi bir fikir yetmiyor artık… Hele ki bireysel girişimciysen, yani büyük bir sermayen, ekibin ya da çok bilinen bir adın yoksa, bu işi markalaşarak kotarmak zorundasın. Çünkü marka, seni sen yapan şey. İsimden çok daha fazlası…
Peki ama nasıl marka olunur? Ya da daha doğrusu, nasıl bir marka yaratılır? Gel, birlikte detaylıca bakalım. Ama böyle ajans diliyle değil, kendi aramızda sohbet ediyormuş gibi…
Marka Olmadan Önce “Sen Kimsin?”
Bak şimdi, bireysel bir girişimcinin en büyük avantajı kişiliğini markaya katabilmesi. Yani bir fabrika değilsin, holding de değilsin. Bu yüzden kişisel değerlerin, tarzın, hayat görüşün markanın temel taşı olabilir.
- Ne anlatmak istiyorsun?
- Hangi problemleri çözüyor senin ürünün ya da hizmetin?
- İnsanlar seni neden tercih etmeli?
Bu sorulara dürüstçe yanıt ver. Kuru kuru “hizmet sunuyorum” demekle olmuyo, bi farkın olmalı. O fark da genelde sensin zaten.
İsim Meselesi Abartılıyor mu? Evet ve Hayır.
İsim seçmek başta eğlenceli gelir ama sonra işkenceye döner. Herkes akılda kalıcı, havalı, mümkünse .com uzantısı boş olan bir şey bulmaya çalışır.
Ama şunu unutma: Marka ismi başta önemli gibi gözükse de asıl mesele onunla ne yaptığın.
“Amazon” başta kimseye bir şey çağrıştırmıyordu. Şimdi herkes biliyo.
Tabii ki saçma sapan bir isim de koyma ama “mükemmel isim bulmadan başlayamam” tuzağına da düşme.
Logo ve Renkler: Sadece Estetik Değil, Mesaj da Taşır
Logoya ve renklere gelirsek… Bu kısımda herkes ya aşırı takılıyor ya da hiç önemsemiyor. Halbuki marka kimliği dediğin şeyin görsel tarafı, hedef kitlene doğrudan mesaj veriyor.
- Kırmızı: enerji, hareket
- Mavi: güven, ciddiyet
- Yeşil: doğallık, huzur
- Siyah: prestij, lüks
Peki logoda 1000 detay olmalı mı? Hayır. Basit ama anlamlı bir şey işini fazlasıyla görür. Ve unutma, logon değişebilir, gelişebilir. Önemli olan istikrar.
Sosyal Medyada Marka Olmak: Her Şeyi Satmaya Çalışma
Burası çok önemli. Birçok girişimci sosyal medya açar açmaz ürün pazarlamaya başlıyor. Ama insanlar artık satış kokan içerikten kaçıyo.
Senin markan insanlara değer sunmalı, ilham vermeli, yardımcı olmalı.
Mesela el yapımı sabun satıyorsan sadece sabun paylaşma; cilt bakımı ipuçları ver, doğal yaşam hakkında konuş, içeriğe bilgi kat.
İnsanlar markanı önce sever, sonra alışveriş yapar. Bu sırayı unutma.
Hikâyen Olsun, Ama Gerçek Olsun
Markanı anlatırken bir hikâye oluştur. Ama yalandan değil, gerçekten seninle ilgili bir şey.
İnsanlar artık otantik şeylere ilgi duyuyo. “Ben de bir gün işten sıkıldım, sabah 9 akşam 6 bitsin istedim” diyen herkes değil…
Gerçekten neden başladın bu işe? Ne zordu? Ne öğrendin? Ne başardın?
Bunları paylaş. İnsanlar bir markaya değil, bir hikâyeye bağlanıyor artık.
Markanı Korumak ve Geliştirmek: Sabır + Tutarlılık
Marka olmak bir gecede olmuyor. Hele bireysel biriysen biraz daha zaman alıyo. Ama şu 3 şeyi yaparsan işin kolaylaşır:
- Tutarlılık: Logo, renk, tonlama her yerde aynı olsun. Instagram’da başka, web sitesinde başka olma.
- Süreklilik: Bugün içerik paylaşıp 1 ay ortadan kaybolma. Az ama düzenli ol.
- Geri Bildirim: İnsanlar ne diyor, ne istiyor, dinle. Eleştiriden kaçma.
Ve son olarak…
Kendine İnanmadığın Markayı Kimse Sevmez
Belki klasik bir söz ama doğru: Eğer sen markanı ciddiye almazsan, kimse almaz.
Bireysel girişimcilerin en büyük handikapı “ben kimim ki?” hissi. Ama senin fikrin değerli. Senin emeğin kıymetli.
Bunu göstermenin yolu, önce kendine inanmaktan geçiyor.
Marka olmak demek sadece bir ürün sunmak değil, bir değer sunmak. Ve o değer, çok büyük ihtimalle senin içinde zaten var.
Bireysel girişimcilik cesaret işi. Ama bu cesareti doğru stratejiyle birleştirirsen, seni kimse tutamaz. Marka dediğimiz şey, aslında kişiliğini yaygınlaştırmak gibi bi şey. İyice düşün, hisset ve harekete geç. Unutma; her büyük marka bir zamanlar küçük, yalnız ve bilinmeyendi.